Ne severim hayvanları.Hepsini değil ama yıldızım mı tutuşmuyor midem mi kaldırmıyor orası meçhul.Sevdiklerimle aramda bir bağ vardır aşk vardır öylee tırı vırıdan değildir sevgim.
Unutamadıklarım,doyamadıklarım vardır benim.Pamuğum;küçücük yaşıma rağmen taksiye atlayıp veteriner veteriner gezdirdiğim.Yürüsün diye ailecek suda yaptığımız fizik tedaviler...
Hiç unutmam veterinerin dediğini
-kaç para verdin buna?? Bak şimdi daha fazla para harcıyacaksın..
Ne üzülmüştüm o küçücük yaşımda doktorun yanında ağlamamak için reçeteyi alıp çıkarken.Aynı üzüntüyü yıllar sonra
-astım bu çocuk denildiğinde yıkılan dünyamla aynı histi benimkisi.
Şu an oğlumun annesiyken o anda Pamuğun annesiydim.Her zaman bi anaçlık bi yardımseverlik vardı.Nerede kör topal onları iyileştirme çabalarım,bakım kürlerim,temizleme girişimlerim ve hep bir doyurma isteğim vardı.Hani derler ya
-yemedim yedirdim.
Aynen öyle desem yeridir baktığım kediciklerim için.Hiç unutmuyorum annem ciğer almış o daha kızartmadan ben kedilerime hooopp ayırdım koydum kitap çekmecesine.Ertesi sabah okul.Dönünce vereyim nolucak ki?? Nolucak kokucak haliyle.Eve geldiğimde ne ciğer ne anlayış.Ne kızmıştı annem :((
Kavonoz içinde sakladıklarım mı yoksa elime geçen parayla aldığım hazır mamalar mı?? Bunlar sadece kedilerle ilgili anılarım.
Benim kedim, köpeğim, kuşum, güvercinim,kuzum,balığım,tavşanım,kaplumbağam .... ve daha tek tek sayamadıklarım.Annem hiçbir zaman kırmadı beni ne istersem aldı.
Benim bu hayvan sevgime karşı ablamında o kadar hayvan korkusu vardı. Çok zor bi çocukluk yaşadım ben :)))
Büyüdüm anne oldum her zaman hayvan sevgisi aşıladım çocuğuma.O da hayvanları sevdi hem de çok sevdi canını sıkıp çıkartıcak kadar :))
Semenderlerimiz vardı.Zaman zaman çıkartıp seviyorduk kiiii önce biri ay olmadan da bir diğeri firar etti.Ara ara ara bakmadığım yer çekmediğim dolap kalmadı.Yapışıp kaldılar büyük bi ihtimalle bi yerlere.Aybars bu duruma üzülmekle beraber yapısı itibariyle de dalgacı yaklaştı.Sorun şu ki hayvansız kaldık. Bizim oğlan mıkır mıkır başladı ben tavşan istiyorum.Annem ile babam al verelim oğlunu götür birazda sen bak desede Aybars'ın istediğini yaptım ve tavşan aldım.
Yine olan oldu aşk yaşıyorum tavşanla.Aybars bayıla bayıla aldığı tavşanı istemiyor.Yine tuttu kıskançlığı ama ben aşık oldum.Canını yediğimin tavşanı bir güzel bakıyor, bir güzel duruyor o göz o kirpik yok böyle birşey.Aybars'tan korkuma elleyemesem de uzaktan içimmm gidiyor.
Akşam uyuttum çocuğu aldım sazı elime misali öptüm öptüm sevdim sevdim doyamadım.
En son hamilelikte aldığım Börtücüğüm ile bir sevgililik durumlarımız vardı.O tam kafa dengiydi yanıma arkadaştı.Ama bu aşk oldu.Aslında hepsi tavşan değil mi ne farkı var birbirinden öyle değil mi?? Fark var işte ya hamilelik hormonu farkı var ya da zaman farkı var bilemedim.
Anladığım ise karşılık beklemeden ileride hayırlımı hayırsızmı olucak diye düşünmeden dünyasının sadece benden ve oğlumdan ibaret olduğunu bildiğim bir davşan var.Davşanımı çok seviyorum.
diktiklerim, tariflerim, prenses eteklerim, moda, sanat,oğlum neee ben derken hayat....
28 Nisan 2013 Pazar
16 Nisan 2013 Salı
Mutfak önlüğü vol:2
Önlükle ilgili birşeyler yazmam gerek galiba ama ben oğlumdan bahsedeceğim. Aslında gayet dediği dedik, inattan daha inat bir anneyim.Hiç bakmam gözünün yaşına desem deeee bu nasıl aşktır hemde nasıl bir aşkkk???
Düşüncelerimle bile öyle aşk yaşıyorum ki tarif edemem.Resmini çekiyorum yanımda olmasına rağmen resminden seviyorum. Bazen paronayak bazen obsesif bazen de mutsuz.Kadının oğlu olduğu zaman hayatının aşkını bulurmuş bu kadar mı doğru olur. Yerine koyabileceğim başka bir erkeğin olmaması yalnız başına hayatını idame ettiren anne için iyimi kötümü bilemedim.
Kadın olarak doğamızda var karşı cinse hayatımızı adamak bu oğlumuz olsa bile. Son zamanlar da çoğu insan uyarıyor
-sakın hayatını oğluna adama.Nasıl olur ben onunla ne fırtınalar yaşadım ne savaşlar kazandım gün gelirde bana nasıl yüz çevirebilir.Annelikten yani anne olup yaptığım fedakarlıklardan beklentim yok. Çok seviyorum ben oğlumu bakıp büyüttüm diye köle olacak değil bana böyle düşünüyorum.Fakat diğer yanım büyüdüğün de nasıl olacak.Kendi dünyasına dalıp beni içeri almayacak mı demekten kendimi alamıyorum.
Çoğu zaman düşünmüyorum düşünmek istemiyorum.Şu anı yaşabildiğimi yaşıyorum.Zaman geçtikçe alışıyorum düşünmediğim şeylere şimdilik böyle güzeliz ben dikiyorum o minik mankenim. Giydiriyorum bana poz veriyor.Bakıyor o kocaman gözleriyle bana ve geleceğimize...
Önlük: anne-baba ve çocuk için istenildiği şekilde dikilir :))
Düşüncelerimle bile öyle aşk yaşıyorum ki tarif edemem.Resmini çekiyorum yanımda olmasına rağmen resminden seviyorum. Bazen paronayak bazen obsesif bazen de mutsuz.Kadının oğlu olduğu zaman hayatının aşkını bulurmuş bu kadar mı doğru olur. Yerine koyabileceğim başka bir erkeğin olmaması yalnız başına hayatını idame ettiren anne için iyimi kötümü bilemedim.
Kadın olarak doğamızda var karşı cinse hayatımızı adamak bu oğlumuz olsa bile. Son zamanlar da çoğu insan uyarıyor
-sakın hayatını oğluna adama.Nasıl olur ben onunla ne fırtınalar yaşadım ne savaşlar kazandım gün gelirde bana nasıl yüz çevirebilir.Annelikten yani anne olup yaptığım fedakarlıklardan beklentim yok. Çok seviyorum ben oğlumu bakıp büyüttüm diye köle olacak değil bana böyle düşünüyorum.Fakat diğer yanım büyüdüğün de nasıl olacak.Kendi dünyasına dalıp beni içeri almayacak mı demekten kendimi alamıyorum.
Çoğu zaman düşünmüyorum düşünmek istemiyorum.Şu anı yaşabildiğimi yaşıyorum.Zaman geçtikçe alışıyorum düşünmediğim şeylere şimdilik böyle güzeliz ben dikiyorum o minik mankenim. Giydiriyorum bana poz veriyor.Bakıyor o kocaman gözleriyle bana ve geleceğimize...
Önlük: anne-baba ve çocuk için istenildiği şekilde dikilir :))
Etiketler:
ben-ziyoruz,
diktiklerim,
oğlum ve ben,
satıştakiler
Mavi elbise
Minik prensesler için mavi,tüllü,çapraz bantlı çıtı pıtı bir elbise.Üstüne beyaz bir t-shirt altına 3/4 taytla kombin yapılarak giyilmesini tavsiye ederim :))
14 Nisan 2013 Pazar
Mutfak önlüğü
Okul bir bitsin bir daha okula gitmeyeceğim derken Aybars'ın okula başlaması tüm dediklerimi bana yutturmuş oldu.Bu yıl devletli olduk.Devletli derken özel kreşten devlet okuluna başladık.Endişelerim,üzüntülerim,korkularım daha neler neler.Bu yüzden önemli bir hastalık geçirdim diyebilirim.İnsan olarak önyargılı olmak doğamızda var ve ben de o doğanın bir parçasıyım sanırım.Terbiyesi bozulacak,ahlakı bozulacak,huyu değişecek derken allah halime acıyıp yüzüme güldü ve harika bir öğretmen bahşetti.Bildiklerini aktaran,aktarırken öğreten,öğretirken sevdiren idealist bir öğretmen.Öğretmenden yüzüm güldüğü gibi velilerden de yüzüm güldü.Gayet sağlıklı arkadaşlıklar kurdum.Sağlıklı diyorum çünkü menfaat ve hasetin olmadığı,kapris ve ifadelerden uzak,birbirini destekleyen bir gurup egolarından arınmış insan.İşte bunlardan bir taneside arkadaşım aynı zamanda Hayaller Atölyesi bloğunun sahibesidir.Okul çıkışı evde kahveye davet edildiğimde çocukların oyun oynarken giydiği önlük benimde yeni cicim oldu.Nedense dikmeye başladığım günden beri gördüğüm herşeyin kalıbını nasıl çıkartırım diye düşünür oldum.Önlük dikmeyi düşünürken yawrum sen onu bir bana verde kalıbını çıkartayım derken sonuç budur.Daha da geliştirip farklı modellerde uygulamayı düşünüyorum.
:)))
:)))
12 Nisan 2013 Cuma
Bloglar yarışıyorr
https://plus.google.com/117138107260730084476/posts/jXYjHXMF69c
Yarışmaya katılmak için linke tıklayıp forma ulaşın iyi şanslar :))
Yarışmaya katılmak için linke tıklayıp forma ulaşın iyi şanslar :))
10 Nisan 2013 Çarşamba
Ah şu papatya falları....
Ah şu papatya falları seviyor sevmiyor...
Sen bilmezken çiçek nereden bilecek.Hadi bildi peki nasıl birşeydir aşk!!
Ben tabi ki biliyorum nasıl birşey olduğunu.Aradığında 3 gün boyunca yüzünde anlamsız bir ifade,buluşmadan önce karnın ağrısı,sürekli tuvalete gitme, kalbinin yerinden çıkıcakmışcasına çarpma,elini kolunu nereye koyacağını bilememe,aç kalma ya da çok doyma.Hepsini yaşadım.
Şimdi ise etrafa bakıyorum aşk 3 harften ibaret kalmış.Filmlerde bile mutlu sonlar olmaz olmuş.
Ben Teomanı çok severim tam deli dolu olduğum yıllarda girdi müzik piyasasına."ne ekmek ne de su " dedi.
Ama en çok bir şarkısını sevdim"mutlu aşk varsada mutlu son yoktur" Bu kadar mı doğru olur .Tek bir film yapıldı bununla ilgili kadın ve erkek aşık olur evlenir ya sonra??? O da Shrek sonsuza denk mutlu.
Ne komik koca Hollywood bile yetersiz bu konuda.Sanıyorum ki insan olarak öyle pembe bakıyoruz ki öyle kalıplaşmış ki sonunun hep mutlu olduğunu bilip kendimizi kandırmak daha kolay gibi.
Aslında kazın ayağı hiçte öyle değil.Aşık olursun ve evlenirsin.Sonra ne mi olur onuda ben anlatayım.
Herşey çok güzeldir havalarda uçuyorsundur sevdiğin adamla evlenip kendi hayatın olacak.Hiç kimse karışamaz artık,kimseye yalan söylemeye de gerek yoktur buluşabilmek için.İsteme söz nişan derken alış verişler ve provalar başlar. Yüzünde kocaman bi gülümseme ağzından sular aka aka o provadan o mobilyacıya koşarsın evleniyorsun ya. Aslında orda anlaman lazım hep sen koşarsın eşin olacak adam yoktur çünkü işe gidiyor sen çalışmıyorsun nasılsa efendim çalışıyor musun??? Amannn seninkide çalışmakmı allahını seversen edasıyla kendisi savaşlar kazanmış gibi bi de kabardıkça kabararak dolanır durur. Sen orda herşeyi sırtlanmış koca evi tek başına kurmuş herşeyi araştırıp bakmış bulmuş finans kısmında sana eşlik etmesi için de onu çağırmış oda o değerli vaktinden ödün verip sanada lütfedip çıkıp gelebilmiştir sonunda.
Nikah düğün her neyse o gün geldiğinde artık kanatsız kuş olmuş uçuyorsun gelin oluyorsun ya(zaten gelin olmak,gelinlik giyme,anne olmak taaa çocukken kazınmıştır kafamıza) aslında o düğünde senden başka herkes eğlenir.Şişen ayaklar,sonu gelmeyen el öpmeler, bitmeyen danslar..... bla bla
Oh dersin kendi kendine şimdi balayına gidiyorum rahat rahat ama yok öle bi rahat hadi bakalım hazırla valizleri.Artık gerçekler başlıyor.Kapını açan montunu tutan adam buharlaştı uçmasına az kaldı. Sabahın köründe düşersin yollara hayda uçak,otel derken dinleneyim biraz yokkkk aç bakalım o valizleri hazırla çantayı hadi denize.
Neyse uzatmayayım balayı bittiiii. Hoşgeldin canım biz buna gerçek dünya diyoruz.Nerde senin o aşk kokan sevgilin?? Aaaaaa odamı akşam olunca kumandayı eline alıp tv nin karşısına geçiyor.Vah vah vah ne olacaktı geceleri seninle telefonda konuşmaya doyamayan adam tek laf etmiyormu şimdi?? Etmezzz çünkü özüne döndü.Bak sen niye terbiyesiz olsun o senin kocan tabiki geğirirde gazda çıkartır ne olacak ki sende yanında tuvalete bile gitme.
Sen artık yemek yapan ev temizleyen ve anne adayısın.Beklentilerini düşük tut tutki mutsuz olmayasın.Gel zaman git zaman aa sen o öküzden( lütfen kusura bakmayın etrafımdaki çoğu insan bu şekilde hitap ediyor ama arkasından :)) bi de çocuk yap. Yawrum kimse seni uyarmadımı dur bi bakalım diye.Niye uyarsın ki gelinliğinle girdin kefeninle çıkıcaksın böyle değilmi aman allahhh korusun.9 ay taşı bakalım veledi karnında aldığın kilolarla beraber.Yeni evlisin tebrikleride kabul et sevgili kocan buyur etmiş naaaapsın adamcağız gelicezz demişler yok diyememiş hem ne olucak ki yaparsın sen birşeyler.Bedeninde taşıdıkların yetmez bide ailesini ve arkadaşlarını da taşıyacaksın.
Yani taşıyacaksında taşıyacaksın ama sen taşıyacaksın.
İşte bu yüzden mutsuz bir toplumuz. Doktorumun İtalyan bir hocası varmış ve şöyle dermiş
-Sen mevsimini kış tut bahar gelirse şansına...
Ne kadar doğru.Şöyle olsaydı,bundan sonra,bi daha yaparsa bla blaaa hayat bu şekilde geçmez.En başta kendinden ödün vermeyeceksin bize öğretilmeyen buydu. Biz bu yüzden güdülen,sömürülen,ezik kadınlarız.
Aşk .... Mutlu aşk varsada mutlu son yoktur :(((
Sen bilmezken çiçek nereden bilecek.Hadi bildi peki nasıl birşeydir aşk!!
Ben tabi ki biliyorum nasıl birşey olduğunu.Aradığında 3 gün boyunca yüzünde anlamsız bir ifade,buluşmadan önce karnın ağrısı,sürekli tuvalete gitme, kalbinin yerinden çıkıcakmışcasına çarpma,elini kolunu nereye koyacağını bilememe,aç kalma ya da çok doyma.Hepsini yaşadım.
Şimdi ise etrafa bakıyorum aşk 3 harften ibaret kalmış.Filmlerde bile mutlu sonlar olmaz olmuş.
Ben Teomanı çok severim tam deli dolu olduğum yıllarda girdi müzik piyasasına."ne ekmek ne de su " dedi.
Ama en çok bir şarkısını sevdim"mutlu aşk varsada mutlu son yoktur" Bu kadar mı doğru olur .Tek bir film yapıldı bununla ilgili kadın ve erkek aşık olur evlenir ya sonra??? O da Shrek sonsuza denk mutlu.
Ne komik koca Hollywood bile yetersiz bu konuda.Sanıyorum ki insan olarak öyle pembe bakıyoruz ki öyle kalıplaşmış ki sonunun hep mutlu olduğunu bilip kendimizi kandırmak daha kolay gibi.
Aslında kazın ayağı hiçte öyle değil.Aşık olursun ve evlenirsin.Sonra ne mi olur onuda ben anlatayım.
Herşey çok güzeldir havalarda uçuyorsundur sevdiğin adamla evlenip kendi hayatın olacak.Hiç kimse karışamaz artık,kimseye yalan söylemeye de gerek yoktur buluşabilmek için.İsteme söz nişan derken alış verişler ve provalar başlar. Yüzünde kocaman bi gülümseme ağzından sular aka aka o provadan o mobilyacıya koşarsın evleniyorsun ya. Aslında orda anlaman lazım hep sen koşarsın eşin olacak adam yoktur çünkü işe gidiyor sen çalışmıyorsun nasılsa efendim çalışıyor musun??? Amannn seninkide çalışmakmı allahını seversen edasıyla kendisi savaşlar kazanmış gibi bi de kabardıkça kabararak dolanır durur. Sen orda herşeyi sırtlanmış koca evi tek başına kurmuş herşeyi araştırıp bakmış bulmuş finans kısmında sana eşlik etmesi için de onu çağırmış oda o değerli vaktinden ödün verip sanada lütfedip çıkıp gelebilmiştir sonunda.
Nikah düğün her neyse o gün geldiğinde artık kanatsız kuş olmuş uçuyorsun gelin oluyorsun ya(zaten gelin olmak,gelinlik giyme,anne olmak taaa çocukken kazınmıştır kafamıza) aslında o düğünde senden başka herkes eğlenir.Şişen ayaklar,sonu gelmeyen el öpmeler, bitmeyen danslar..... bla bla
Oh dersin kendi kendine şimdi balayına gidiyorum rahat rahat ama yok öle bi rahat hadi bakalım hazırla valizleri.Artık gerçekler başlıyor.Kapını açan montunu tutan adam buharlaştı uçmasına az kaldı. Sabahın köründe düşersin yollara hayda uçak,otel derken dinleneyim biraz yokkkk aç bakalım o valizleri hazırla çantayı hadi denize.
Neyse uzatmayayım balayı bittiiii. Hoşgeldin canım biz buna gerçek dünya diyoruz.Nerde senin o aşk kokan sevgilin?? Aaaaaa odamı akşam olunca kumandayı eline alıp tv nin karşısına geçiyor.Vah vah vah ne olacaktı geceleri seninle telefonda konuşmaya doyamayan adam tek laf etmiyormu şimdi?? Etmezzz çünkü özüne döndü.Bak sen niye terbiyesiz olsun o senin kocan tabiki geğirirde gazda çıkartır ne olacak ki sende yanında tuvalete bile gitme.
Sen artık yemek yapan ev temizleyen ve anne adayısın.Beklentilerini düşük tut tutki mutsuz olmayasın.Gel zaman git zaman aa sen o öküzden( lütfen kusura bakmayın etrafımdaki çoğu insan bu şekilde hitap ediyor ama arkasından :)) bi de çocuk yap. Yawrum kimse seni uyarmadımı dur bi bakalım diye.Niye uyarsın ki gelinliğinle girdin kefeninle çıkıcaksın böyle değilmi aman allahhh korusun.9 ay taşı bakalım veledi karnında aldığın kilolarla beraber.Yeni evlisin tebrikleride kabul et sevgili kocan buyur etmiş naaaapsın adamcağız gelicezz demişler yok diyememiş hem ne olucak ki yaparsın sen birşeyler.Bedeninde taşıdıkların yetmez bide ailesini ve arkadaşlarını da taşıyacaksın.
Yani taşıyacaksında taşıyacaksın ama sen taşıyacaksın.
İşte bu yüzden mutsuz bir toplumuz. Doktorumun İtalyan bir hocası varmış ve şöyle dermiş
-Sen mevsimini kış tut bahar gelirse şansına...
Ne kadar doğru.Şöyle olsaydı,bundan sonra,bi daha yaparsa bla blaaa hayat bu şekilde geçmez.En başta kendinden ödün vermeyeceksin bize öğretilmeyen buydu. Biz bu yüzden güdülen,sömürülen,ezik kadınlarız.
Aşk .... Mutlu aşk varsada mutlu son yoktur :(((
7 Nisan 2013 Pazar
Prenses etek
Renk seçenekleri mevcuttur.İstenilen her yaş için yapılabilir.
Kendim için de dikip bu yaz şıkır şıkır giyeceğim :))
Kendim için de dikip bu yaz şıkır şıkır giyeceğim :))
Neresindeyim hayatın???
Sonunda değilim biliyorum.Yaşıma rağmen yarısından daha ilerideyim.92 doğumlu genç kızlar var etrafımda.Burdan bakınca şaka gibi 92 yılında ha ha haaaah dediğim.Ama varlar hiçte küçük değiller. Onlar bile birer yetişkinken ben nasıl genç olabilirim??
Evlenip hayatına yalnız devam eden bir anne.Evlendim,çocuğum oldu, boşandım.Yıllarımı verdim 20'li yaşlarımdan 30'lu yaşlarıma geçtim.Hatta 5 yaşına yaklaşan istersemde seneye ilkokula bile başlatabileceğim bir oğlum var benim.Yıllar ne çabuk geçti de ben anne oldum???
Hangi zamanda kaldı duşumu alıp,makyajımı yapıp gezmeye gittiğim sorumluluklarımın olmadığı sadece kapıyı çekip çıktığım günler.Bütün gece deliksiz uyuyup sabah istediğim saatte kalktığım,sadece keyif için çalıştığım o toz pembe hayat??
Neden artık eskisi gibi komik gelmiyor hayat.Ne kadar gülsem de içimde hep bir burukluk taşıyorum. Kaygılarım, korkularım tereddütlerim neden beni içermiyor.
Anne olmak kendini bu kadar unutmak mı?? Neye kime ne için hayatımı adıyorum hemde hiç beklentilerim olmadan.
O büyüyor ben yaşlanıyorum......
Hayat doluydum beni hiç birşey ağlatamazdı.Şimdi de ağlamıyorum hatta ağlayamıyorum.O zaman güçlü kılan şey neden şimdi beni hasta ediyor???
Bırakıp gitmekle, kalıp savaşmak hep kafamda iken seçim yapamamak. Normal bir insan gibi depresyona bile girmeye hakkım yokmu benim??Günlerce kutu kutu hap alıp yanıma sürekli uyumak uyanınca bir tane daha atıp tekrar tekrar uyumak istiyorum.
Olmuyor ve bunlar olmazken benim hayatımdan 1gün daha gidiyor. Sahibinin hatrında,o öyle, bu böyle, hadi neyselerden, çamura bulaşmaktansa çalıyı dolaşmalardan....
İşte bunlar benim hergün hayatımdan 1 gün yedi.
Daha çok yoruyor insanlar beni daha çabuk sıkılıyorum.Sahte ve ikiyüzlü insanlar var ayırtedemiyorum.Yardımcı olmaya çalışıyorsun insanlara dinliyorsun yakınmalarını sonra bir bakmışsın hiç o söylememiş.Tavsiyede bulunuyorsun içinde büyütüp alakasız konuda önüne sürüyor hazmedemediğini anlıyorsun gülüyorum....
Kırmamak adına susmak,sustukça da o son noktaya varmak.Sonra bir bakmışsın karşı taraf senden daha şikayetçi sen kötü olmuşsun.Halbuki ben kalp kırmadan mesafa sokarım araya.Yinede yaranamam kimseye illaki herşeyi söylemek gerekir .
....................................................................
Hayallerim var benim. Yapmak için kendime güvenemediğim cesaret edemediğim.Sevdiğim ve sevildiğim bir ailem var benim her zaman yanımda olduğunu bildiğim.Dikili bir ağacım var benim hayırlı bir şekilde yetiştirdiğim ya da yetiştireceğim.Çok iyi bir dostum var parasını ödediğim sürece içebileceğim. Sevdiğim arkadaşlarım,bir kedim ve bir semenderim.....
Birde şu koca hayatım boyunca yediğim kazıklarım var....
Evlenip hayatına yalnız devam eden bir anne.Evlendim,çocuğum oldu, boşandım.Yıllarımı verdim 20'li yaşlarımdan 30'lu yaşlarıma geçtim.Hatta 5 yaşına yaklaşan istersemde seneye ilkokula bile başlatabileceğim bir oğlum var benim.Yıllar ne çabuk geçti de ben anne oldum???
Hangi zamanda kaldı duşumu alıp,makyajımı yapıp gezmeye gittiğim sorumluluklarımın olmadığı sadece kapıyı çekip çıktığım günler.Bütün gece deliksiz uyuyup sabah istediğim saatte kalktığım,sadece keyif için çalıştığım o toz pembe hayat??
Neden artık eskisi gibi komik gelmiyor hayat.Ne kadar gülsem de içimde hep bir burukluk taşıyorum. Kaygılarım, korkularım tereddütlerim neden beni içermiyor.
Anne olmak kendini bu kadar unutmak mı?? Neye kime ne için hayatımı adıyorum hemde hiç beklentilerim olmadan.
O büyüyor ben yaşlanıyorum......
Hayat doluydum beni hiç birşey ağlatamazdı.Şimdi de ağlamıyorum hatta ağlayamıyorum.O zaman güçlü kılan şey neden şimdi beni hasta ediyor???
Bırakıp gitmekle, kalıp savaşmak hep kafamda iken seçim yapamamak. Normal bir insan gibi depresyona bile girmeye hakkım yokmu benim??Günlerce kutu kutu hap alıp yanıma sürekli uyumak uyanınca bir tane daha atıp tekrar tekrar uyumak istiyorum.
Olmuyor ve bunlar olmazken benim hayatımdan 1gün daha gidiyor. Sahibinin hatrında,o öyle, bu böyle, hadi neyselerden, çamura bulaşmaktansa çalıyı dolaşmalardan....
İşte bunlar benim hergün hayatımdan 1 gün yedi.
Daha çok yoruyor insanlar beni daha çabuk sıkılıyorum.Sahte ve ikiyüzlü insanlar var ayırtedemiyorum.Yardımcı olmaya çalışıyorsun insanlara dinliyorsun yakınmalarını sonra bir bakmışsın hiç o söylememiş.Tavsiyede bulunuyorsun içinde büyütüp alakasız konuda önüne sürüyor hazmedemediğini anlıyorsun gülüyorum....
Kırmamak adına susmak,sustukça da o son noktaya varmak.Sonra bir bakmışsın karşı taraf senden daha şikayetçi sen kötü olmuşsun.Halbuki ben kalp kırmadan mesafa sokarım araya.Yinede yaranamam kimseye illaki herşeyi söylemek gerekir .
....................................................................
Hayallerim var benim. Yapmak için kendime güvenemediğim cesaret edemediğim.Sevdiğim ve sevildiğim bir ailem var benim her zaman yanımda olduğunu bildiğim.Dikili bir ağacım var benim hayırlı bir şekilde yetiştirdiğim ya da yetiştireceğim.Çok iyi bir dostum var parasını ödediğim sürece içebileceğim. Sevdiğim arkadaşlarım,bir kedim ve bir semenderim.....
Birde şu koca hayatım boyunca yediğim kazıklarım var....
4 Nisan 2013 Perşembe
Yeldeğirmeni
Hayalimdi 15 li yaşlarda Yeldeğirmeni.O zamanlar Acıbadem'de oturuyordum.(şimdi olduğu gibi)
Sene 1995-96 rockçılık var damarlarımda.Öyle şimdi ki gibi renkli kıyafetler,kumaş pantolonlar,beyaz t-shirt ler yok. Warsa yoksa siyah t-shirt,kuru kafa t-shirt. Şimdiki kotların yıkaması, taşlanması,yıpratılmışı var. O zamanlar Levi's 501 var cillop gibi. Öyle kotmu giyilir hem kota o kadar paramı verilir şimdiki Mango'nun karşısında ki Turkcell'in yerinde Stones var.Pantolon dar gelmicek böyle belinden düşecek o kot eve gelecek bir jilet darbesinden sonra çakıl taşı ile eski görünümü verilecek.Rockçı olunacak ama Akmar'a gidilmeyecek. Çünkü oraya özentiler gider.The Cramberries Alanisse Morosette dinlenilecek.Mahallenin Muhtarları izlensede söylenmeyecek,ertesi gün konuşulup sonrasında da komşu anlattı denilecek.
İşte böyle bir dönemdi Yeldeğirmeni hayalim.Çalışıp ev tutacak orda yaşayacaktım.Hem o zamanlar öğrenci ve bekar evlerinin hakim olduğu nadir semtti benim için.Aile yaşamaz gelirdi bana. Salaştı ve düzen gerektirmezdi.Hem kimseye de hesap vermeye gerek yoktu.
Gün geldi ben büyüdüm, çalıştım, evlendim,boşandım ama oturamadım.Hala içimde uktedir.O eski taş heykelli binaları :(
Rutubet kokar apartmanlar buna rağmen güzeldir.Her sokak yokuştur her yokuşun sonu ise denizdir.Gemiler geçer yokuş aşağı inerken gözünün önünden.Ermenisi Rumu,kilisesi,havrası ayrı hava katar merak uyandırır girip bakılamaz.Yıllar onuda değiştirdiyse de kentsel dönüşüm adı altında tarihi dokusunu kaybetmeye başlasa da benim için sevgisi değişmez, öyle güzel ve öyle tarih kokar....
Şimdiyse tıkılıp kaldık modern,sanattan uzak,ruhsuz binalara:(((
Sene 1995-96 rockçılık var damarlarımda.Öyle şimdi ki gibi renkli kıyafetler,kumaş pantolonlar,beyaz t-shirt ler yok. Warsa yoksa siyah t-shirt,kuru kafa t-shirt. Şimdiki kotların yıkaması, taşlanması,yıpratılmışı var. O zamanlar Levi's 501 var cillop gibi. Öyle kotmu giyilir hem kota o kadar paramı verilir şimdiki Mango'nun karşısında ki Turkcell'in yerinde Stones var.Pantolon dar gelmicek böyle belinden düşecek o kot eve gelecek bir jilet darbesinden sonra çakıl taşı ile eski görünümü verilecek.Rockçı olunacak ama Akmar'a gidilmeyecek. Çünkü oraya özentiler gider.The Cramberries Alanisse Morosette dinlenilecek.Mahallenin Muhtarları izlensede söylenmeyecek,ertesi gün konuşulup sonrasında da komşu anlattı denilecek.
İşte böyle bir dönemdi Yeldeğirmeni hayalim.Çalışıp ev tutacak orda yaşayacaktım.Hem o zamanlar öğrenci ve bekar evlerinin hakim olduğu nadir semtti benim için.Aile yaşamaz gelirdi bana. Salaştı ve düzen gerektirmezdi.Hem kimseye de hesap vermeye gerek yoktu.
Gün geldi ben büyüdüm, çalıştım, evlendim,boşandım ama oturamadım.Hala içimde uktedir.O eski taş heykelli binaları :(
Rutubet kokar apartmanlar buna rağmen güzeldir.Her sokak yokuştur her yokuşun sonu ise denizdir.Gemiler geçer yokuş aşağı inerken gözünün önünden.Ermenisi Rumu,kilisesi,havrası ayrı hava katar merak uyandırır girip bakılamaz.Yıllar onuda değiştirdiyse de kentsel dönüşüm adı altında tarihi dokusunu kaybetmeye başlasa da benim için sevgisi değişmez, öyle güzel ve öyle tarih kokar....
Şimdiyse tıkılıp kaldık modern,sanattan uzak,ruhsuz binalara:(((
3 Nisan 2013 Çarşamba
Vintage elbise
Ne yoğun istek geldi annelerden
-Bu elbisenin bana göre olanını dikermisin diye. Kusura bakmayın bu elbise sadece minik prensesler için :))
-Bu elbisenin bana göre olanını dikermisin diye. Kusura bakmayın bu elbise sadece minik prensesler için :))
Makarna
Ayyy kilo yapıyoooooor.... Eeee yaparsa yapsın napalım yani yemeyelim mi?? Walla ben yerim ne kilo düşünürüm ne başka şey. Mutlu eder beni makarna yemek. Herşey dahil tatil köylerine gidip makarna kuyruğuna girmek benim tarzımdır. Hiç makarna sevmeyen biri bile benim yanımda müptelası olur. Hayatımın en güzel günleriydi hamileyken 1 paket makarna yapıp 1 tabak hadi 1 tabak daha derken tencerenin dinini görüp kimse görmesin diye bütün delilleri yıkayıp kaldırdığımı bilirim ben :)) Hayatı boyunca makarnayı sade,salçalı ya da yoğurtlu yiyen babam bile artık pesto soslu, napolitan,fesleğenli makarna yiyor.
Kendi kendime soslar üretirim, dışarda makarna yer evde gelir uygularım.
Benim için un,su ve yumurtadan ibaret değildir. Lise de okuduğumda okulu kırıp arkadaşa gittiğimizde Değişmez menümüz hazır çorba,makarna ve petibörlü pasta :)) Yıllarca değişmedi sabit kaldı o domates soslu makarna.
Benim makarna anlayışım çubuk,fiyonktan ibaret değildir. Markete gidip dünya mutfakları standlarının önüne dikilirim. Onlarda olup bizde olmayan ne diye bakarım,alırım eve gelirim. Tarifi okur netten bakar sonunda kafama göre birşeyler yaparım.
Severim ben makarnayı hemde çok, beni mutlu eder. Bir şans verin bakın sizide mutlu edecek.
Not: lütfen ekmeksiz yiyin :)))
Malzemeler
1 paket makarna(istenilen şekilde)
150 gr kıyma
3 adet yeşil soğan sapları
2 yemek kaşığı salça
1 adet orta boy soğan
4 diş sarımsak
1 kepçe makarnanın haşlanma suyu
1 adet meksika biberi(isteğe bağlı)
4 adet sivri biber
Tereyağ ya da sıvı yağ
Tuz
Kara biber
Hazırlanışı
Soğan ince olarak doğranıp tereyağda pembeleşinceye kadar karıştırılır.Daha sonra kıyma eklenerek kavrulana kadar karıştırılır ve salça eklenir.2 dakika karıştırdıktan sonra doğranmış biberler ve yeşil soğan sapları eklenip biraz daha karıştırılır. Haşlanmış makarnadan ayırdırdığımız su eklenir ve kısık ateşte pişmeye bırakılır.En son rendelenmiş sarımsak ve karabiber eklenir.
Not:
Sosa tuz atmadan önce tadını kontrol ediniz çünkü makarna tuzlu suda haşlandığı için çok tuzlu olabilir ekstradan eklenen tuzla.
Ben biberleri diri severim.Sevmeyen var ise soğanla beraber kavursun.
Sarımsak en son eklenmelidir kavurulduğu taktirde tadı etkisini kaybedecektir.
Kendi kendime soslar üretirim, dışarda makarna yer evde gelir uygularım.
Benim için un,su ve yumurtadan ibaret değildir. Lise de okuduğumda okulu kırıp arkadaşa gittiğimizde Değişmez menümüz hazır çorba,makarna ve petibörlü pasta :)) Yıllarca değişmedi sabit kaldı o domates soslu makarna.
Benim makarna anlayışım çubuk,fiyonktan ibaret değildir. Markete gidip dünya mutfakları standlarının önüne dikilirim. Onlarda olup bizde olmayan ne diye bakarım,alırım eve gelirim. Tarifi okur netten bakar sonunda kafama göre birşeyler yaparım.
Severim ben makarnayı hemde çok, beni mutlu eder. Bir şans verin bakın sizide mutlu edecek.
Not: lütfen ekmeksiz yiyin :)))
Malzemeler
1 paket makarna(istenilen şekilde)
150 gr kıyma
3 adet yeşil soğan sapları
2 yemek kaşığı salça
1 adet orta boy soğan
4 diş sarımsak
1 kepçe makarnanın haşlanma suyu
1 adet meksika biberi(isteğe bağlı)
4 adet sivri biber
Tereyağ ya da sıvı yağ
Tuz
Kara biber
Hazırlanışı
Soğan ince olarak doğranıp tereyağda pembeleşinceye kadar karıştırılır.Daha sonra kıyma eklenerek kavrulana kadar karıştırılır ve salça eklenir.2 dakika karıştırdıktan sonra doğranmış biberler ve yeşil soğan sapları eklenip biraz daha karıştırılır. Haşlanmış makarnadan ayırdırdığımız su eklenir ve kısık ateşte pişmeye bırakılır.En son rendelenmiş sarımsak ve karabiber eklenir.
Not:
Sosa tuz atmadan önce tadını kontrol ediniz çünkü makarna tuzlu suda haşlandığı için çok tuzlu olabilir ekstradan eklenen tuzla.
Ben biberleri diri severim.Sevmeyen var ise soğanla beraber kavursun.
Sarımsak en son eklenmelidir kavurulduğu taktirde tadı etkisini kaybedecektir.
1 Nisan 2013 Pazartesi
Okul molası ve şeker hamuru
Pazartesinin de gelmesiyle Aybars okula başladı.Yeni malzemeler ve biraz hava almak için eve dönmeyip çarşıya gittim.Dünden aklıma kazınmış tek bir düşünce vardı kafamda.Şeker hamuru. Gitti aldım tabiki.Yeni mi desem yoksa ilk mi desem ne dersem diyeyim ama ilk seferde 5 renk kafi geldi bana. Birkaç dükkan gezip piyasa araştırması yaptıktan sonra 5 renk hamur, 2 çeşit kalıp alıp çıktım.Bu pastacılar hiç pazarlık yapmıyor.Siftah olsun bile demeyip kuruşu kuruşuna aldı valla.Neyse sonuçta o mutlu ben musmutlu ;))
Ordan çıktıktan sonra geçenlerde Mudo'dan bir sütlük almıştım aklımda kalmıştı fincanlarını da alsaydım diye çıktım Serasker'den Bahariye'ye. Şurayada gideyim şu da eksikti derken Reks sinemasının önündeyim.Hadi buraya kadar geldim The Company 'e girmeden olmaz.Doğruca alt kata ve işte o an.Benim bu bardak aşkım ne olacak.Nasıl vazgeçiricem kendimi????
Evlendiğimde süzgecim rendem yokken 100 tane bardağım vardı.Abartmıyorum 100 tane.Ablam (Işıl) saolsun(buradan öpücük gönderiyorum naber canım :))) beni hiç kırmadı.3-5 demedi bi servet harcadı Paşabahçe'de. Ama bardak öyle nankör birşey ki çok çabuk kırılıyor. Neyse biri gider biri gelir dedim hiç vazgeçmedim Bugün de gördüm dayanamadım hadi bize gidelim mi dedim beni hiç kırmadılar geldiler ve rafımdaki yerlerini aldılar.Gönül sebzeli kavanozları almakta isterdi ama ben onu dinlemedim nihahoooo
Neye niyet neye kısmet demedim gittim Mudo'ya aldım fincanları.Eve gidip kahve keyfi nerdeeee haftasonu Paskalya evi rehin aldığı için temizlik yaptım :(( Aybars'a bile zar zor yetişebildim. Aldım Aybars'ı geldim eve soy giydir yedir derken bi kahve. Ohhh misss dedim mi demedim. Bu arada kurabiye hamuru hazırladım, hazırladım ki dinlensin o dinledi ben dinlenmedim kalk malzemeleri hazırla ortamı yarat ve kurabiyeleri fırına koyup pişirene kadar herşey çok güzeldi.Aybars ve ben o ana kadar normal bir seyirde devam ederken şeker hamuru kısmına geçince o hamuru yiyicem diye ben kurabiyeler pişip küçüldü kalıpla bastığım şeker hamurları büyük geldi diye çıldırdım.
Dışardan gözüktüğü gibi kolay bir olay değil baskalıbı yapıştır hiç değil.Mutlaka boy boy kalıp olmalı.İlk denememe göre melek figüründe başarı sağlayamasamda arabalar araba gibiydi.
Bunlar ilk denememdi ama bununla ilgili muhakkak bi workshopa katılacağım.
Güzel olan bi son var çocuklar şekillerine değil şeker olmasına bakar.Bunun içinde Aybars'tan tam not aldım.Eminim ki sınıf arkadaşları da beğenecektir.
Ordan çıktıktan sonra geçenlerde Mudo'dan bir sütlük almıştım aklımda kalmıştı fincanlarını da alsaydım diye çıktım Serasker'den Bahariye'ye. Şurayada gideyim şu da eksikti derken Reks sinemasının önündeyim.Hadi buraya kadar geldim The Company 'e girmeden olmaz.Doğruca alt kata ve işte o an.Benim bu bardak aşkım ne olacak.Nasıl vazgeçiricem kendimi????
Evlendiğimde süzgecim rendem yokken 100 tane bardağım vardı.Abartmıyorum 100 tane.Ablam (Işıl) saolsun(buradan öpücük gönderiyorum naber canım :))) beni hiç kırmadı.3-5 demedi bi servet harcadı Paşabahçe'de. Ama bardak öyle nankör birşey ki çok çabuk kırılıyor. Neyse biri gider biri gelir dedim hiç vazgeçmedim Bugün de gördüm dayanamadım hadi bize gidelim mi dedim beni hiç kırmadılar geldiler ve rafımdaki yerlerini aldılar.Gönül sebzeli kavanozları almakta isterdi ama ben onu dinlemedim nihahoooo
Neye niyet neye kısmet demedim gittim Mudo'ya aldım fincanları.Eve gidip kahve keyfi nerdeeee haftasonu Paskalya evi rehin aldığı için temizlik yaptım :(( Aybars'a bile zar zor yetişebildim. Aldım Aybars'ı geldim eve soy giydir yedir derken bi kahve. Ohhh misss dedim mi demedim. Bu arada kurabiye hamuru hazırladım, hazırladım ki dinlensin o dinledi ben dinlenmedim kalk malzemeleri hazırla ortamı yarat ve kurabiyeleri fırına koyup pişirene kadar herşey çok güzeldi.Aybars ve ben o ana kadar normal bir seyirde devam ederken şeker hamuru kısmına geçince o hamuru yiyicem diye ben kurabiyeler pişip küçüldü kalıpla bastığım şeker hamurları büyük geldi diye çıldırdım.
Dışardan gözüktüğü gibi kolay bir olay değil baskalıbı yapıştır hiç değil.Mutlaka boy boy kalıp olmalı.İlk denememe göre melek figüründe başarı sağlayamasamda arabalar araba gibiydi.
Bunlar ilk denememdi ama bununla ilgili muhakkak bi workshopa katılacağım.
Güzel olan bi son var çocuklar şekillerine değil şeker olmasına bakar.Bunun içinde Aybars'tan tam not aldım.Eminim ki sınıf arkadaşları da beğenecektir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






















